Tunus’tan Yükselen Ses

Muhammed Bouazizi henüz üç yaşında iken askeri bir darbe ile iktidara gelir Zeynel Abidin. 23 yıl, son yüzyılın modası yumuşak diktatörlük ile idare eder Tunus’u. ‘İdare’ derken, halkın refahı ve mutluluğu için yönetmek değil geçiştirmek, keyfine göre zalimane bir şekilde sürdürmek. 23 yıl hızla geçerken Zeynel Abidin ve yakınları zenginleşir fakat Tunus halkı fakirleşir. Temel hak ve özgürlükleri çok görür halka. O kadar ileri gider ki sokakta yasaklatır başörtüsünü ve ününe ün katar muhalefete tahammülsüzlüğüyle. Yokluğun pençesinde yaşayan Muhammed Bouazizi 26 yaşına gelmiştir, diplomalı ama işsiz. Yasemin ve meyve-sebze satar sokaklarda. Ruhsatı yok diye polis meyvelere el koyar ve onu darp eder. Bouazizi, kişiliğinin ezilmesine ve çaresizliğine dayanamaz, şehrin merkezinde kendini yakar. Bouazizi için son olan bu olay halkı için bir başlangıçtır. İşsizlik ve ekonomik sıkıntılar çeken halk kitleleri için bardağın taşmasıdır. Halk ayaklanır ve sokaklara dökülür. Sonrasında da o bildik son yaşanır. Zeynel Abidin başka çıkış yolu kalmadığını anlayınca Tunus’tan kaçar.

Şimdi asıl bundan sonrasının ne olacağı önemlidir. Tunus halkı bir diktatörten kurtuldum derken bir başkasının insafına kalmamalıdır. Yangından kaçarken doluya dikkat etmelidir. Dünyaya zulmün sürekli olmayacağını haykıran Tunus benzeri ülkelerdeki diktatörlerin uykusunu kaçırmıştır. Bu yeni bir başlangıç olabilir. Ancak, planlı bir senorya mu, yoksa doğal bir haykırış mı, insanlık için hayır mı şer mi olduğunu zamanla göreceğiz.

Bir anda dünyanın mercek altına aldığı Tunus hakkında basına düşen bir kısmını daha önceden bildiğim çarpıcı bilgiler Tunus’ta neler olduğunu ortaya koyuyor. Birlikte okuyalım.

* Üniversite mezunlarının yüzde 55’inden fazlasının işsiz olduğu Tunus’ta, insanlar sosyal adaletsizliğe, rüşvet skandallarına ve genç nüfus içindeki işsizliğin yaygınlığına karşı tepkili.

* Askeri darbeyle iktidara gelen Zeynel Abidin Bin Ali 23 yıldan beri ülkeyi demir yumrukla yönetiyor. Çok sayıda muhalifi hapseden ve medya üzerinde sıkı kontrol uygulayan ve yolsuzluklara karışan Bin Ali’nin 2014’te yeniden aday olmayı düşünmesi halkı çileden çıkardı.

* Bin Ali rejiminde sivil polis sokaklarda herkesi dinliyor. Fransız gazeteleri bile “sakıncalı” sayfaları koparıldıktan sonra dağıtılıyor. Medya sürekli Cumhurbaşkanı Bin Ali ve ailesini övüyor.

* Tunus’taki karışıklığın gözden kaçan bir etkeni de Wikileaks belgeleri. 2008’de ABD’nin Tunus elçiliğinden çekilen mesajda Devlet Başkanı Bin Ali ve ailesinin “mafya tarzı” bir yolsuzluk ağı kurduğundan bahsediliyordu. Belgelerde Devlet Başkanı Bin Ali’nin eşi Leyla’ya devlet arazisi bahşettiği, damadına banka verdiği, bir başka damadına konak verdiği gibi iddialar yer alıyordu.

* Tertemiz insanlardan oluşan Tunus’un başına bir kâbus gibi çöreklenmiş olan Zeynel Abidin bin-Ali, oluşturduğu korku devleti sayesinde, insanlara neredeyse nefes aldırmıyordu.

* Özellikle de emperyal niyetler taşıyan Batılı liderlere göre ise Tunus; koltuğunu korumak için ne emredilirse yapan ve batılı ülkelerin canını sıkmamak uğruna gerektiğinde Müslüman halkına kan kusturan bir diktatör tarafından yönetilen, dost, müttefik ve dahi uyumlu ülkelerden birisidir.

* Yüzde 99’u Müslüman olan 10 milyon vatandaşını; Batılıların, daha çok da Fransızların arzusu istikametinde, çeşitli şekillerde baskı altında tutarak, kendisinden istenen hemen her şeyli fazlasıyla yapan devrik Tiran’ın, Tunus’tan kaçmak için bindiği uçağa hiçbir Avrupa ülkesinin iniş izni vermeyişi, bitmek üzere olan bir Tiran hikâyesinin en çarpıcı bölümlerinden birisi.

* Zeynel Abidin bin Ali, her ne kadar Tunus halkının kahır çoğunluğunun Müslüman olmasına rağmen 23 yıldır ezan sesini ülke genelinde yayın yapan televizyon ve radyo kanallarında yasaklamış, Cuma namazının da camiler dışına taşıp, kılınmasına ağır yaptırımlar getirmişti. Ayrıca başörtülü kadınların birçok haklarını elinden alan yasa taslağını onaylayıp, hicabı genel itibariyle Tunus’ta yasaklamıştı.

* Kendisini yakan genç seyyar satıcı, ülkede özellikle diplomalı işsizlerin sosyal adaletsizlik ve işsizliğe karşı isyanının sembolü haline geldi. ABD de geleneksel müttefiği Tunus’un Washington Büyükelçisini Dışişleri Bakanlığına çağırarak, bu ülkedeki sosyal karışıklıktan “endişe” duyduğunu bildirmiş ve bireysel özgürlüklere, özellikle internete erişim konusunda saygı gösterilmesini istemişti.

İnsanların insan oldukları için hak ettikleri huzur, barış ve saadet dolu bir dünyada yaşamaları temennisiyle yeni yazılarda buluşuncaya kadar hoşcakalın.