Işid Mışid, Ne İş?

isid

Tarih boyunca birçok medeniyete sahiplik etmiş Ortadoğu. Bir o kadar da yüzyıllarca süren savaşlara tanık olmuş. Devam ediyor ölüm kusan vahşetlere tanıklığı. Her gün ardı arkası kesilmeden patlayan bombalar, susmayan silahlar. Kendimizi bildik bileli, bu bölgede İsrail’in Filistin’e zulümleri, İran Irak savaşları, Suriye ve Irak katliamları, Kuzey Irak bölgesi çatışmaları, ABD başta emperyalist ülkelerin işgalleri, tüm bölge ülkelerini kapsayan sözde bahar çatışmaları, ayaklanmalar ve şimdi de Irak ve Suriye’de zirve yapan iç savaşlar var. Avrupa ülkeleri ve ABD’de cilt, cilt basılan özgürlük kitaplarından, üniversitelerde okutulan insan haklarından, uluslararası örgütlerin barış ve demokrasi kavramlarından neredeyse bölgenin hiç haberi olmadı. Kamyon kamyon, tır tır oralara silah, bomba ve askeri teçhizat taşıyanlar nedense kendi ülkelerine sundukları insan haklarından azıcığını bile oralara çok gördüler.

İki haftadır, Ortadoğu’da, Irak sınırları içindeki kentleri bir bir ele geçiren, IŞİD ile yatıp IŞİD ile kalkıyoruz. Kimse ne olduğunu anlamadı ilk başta. Şimdi de senin örgütün, bunun örgütü, ötekinin teröristi tartışmaları arasında ortalık toz duman. Bir gerçek var ki, o da Irak’ta silahlar hız kesmiyor. Tetiği çekenler değişse de ölen masum siviller değişmiyor. IŞİD’in ne olduğu, kime çalıştığı, silah ve maddi desteği nereden sağladığı cevap bekleyen çok önemli sorular. Milli Gazete yazarı Doç. Dr. Mehmet Seyfettin Erol Salı günkü yazısında son olayların ülkemizi ilgilendiren boyutuna dikkat çekiyor. “Sadece Ortadoğu’nun değil, dünyanın gündemi de büyük ölçüde Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) Musul’u ele geçirmesi ve Bağdat’a devam eden “kanlı yürüyüşü” ile değişmiş durumda. Burada, Musul’daki Başkonsolosluğumuzun basılması ve içindekilerin rehin alınmasının yanında, diğer rehin alınan Türklerin durumu da hiç kuşkusuz Türkiye’yi çok yakından ilgilendiriyor. Türkiye açısından önem kazanacak bir diğer mevzu ise Kerkük merkezli yaşanacak diğer “olası” gelişmeler. Bunun başında da Kuzey Irak Yönetimi’nin takınacağı tavır ile birlikte Erbil’in Kerkük’ün statüsü bağlamında atacağı adımlar ve buna başta Irak Türkmenleri olmak üzere, Irak’ın geri kalanının vereceği tepki geliyor. Bu ise, Türkiye’yi bir “tercihe” itmenin ötesinde, şu ana kadarki “Kürt merkezli” bölge politikasının da önemli ölçüde darbe alması ile eşdeğer. Bu darbe, sadece “sınır ötesi” ile sınırlı olacağa benzemiyor. Sınır içindeki “açılım politikası” da büyük ölçüde tehdit altında, eğer buna yönelik ciddi tedbirler alınmaz ise. Bu da bizi, IŞİD üzerinden yürütülen yeni projeye, bir diğer ifadeyle somut hedeflere yöneltiyor. Nasıl mı? Öncelikle IŞİD, gerek “yöntemler” ve gerekse de “araçlar” boyutu itibarıyla “Yeni Ortadoğu” şekillenmesinde tekrar en başa dönülmesi ile eş değer. Bu husus, IŞİD bağlamında yaşanan son gelişmelerle artık tescillenmiş durumda. Nitekim yollar bir kez daha Irak’tan ve Saddam’dan geçiyor. Her ne kadar şu an ortalıkta sadece hayaleti olsa da… Buradaki önemli dönüm noktası ise hiç kuşkusuz Arap Baharı ve Suriye krizi. Mısır’daki askeri darbe ise, yeni sürecin başladığının “işaret fişeği” olarak karşımıza çıkıyor.

Bu bağlamda darbe, aynı zamanda Ortadoğu’da demokratikleşme sürecinin aslında koca bir hikâye olduğunun, eski yöntem ve araçlara dönüldüğünün de önemli bir göstergesi olarak kendisini göstermekteydi.

Dolayısıyla, Suriye krizi ve Mısır’daki askeri darbeyi anlamadan, bu yeni dönemi ve burada radikal örgütlerin oynadığı rolü anlamak çok zor!”

Anlaması zor görünen şeyler elbette çok. Ancak bunları önümüzdeki yazılara bırakalım. Haftaya güzel konularla buluşabilmek umuduyla sağlıklı, huzurlu ve mutlu kalın, hoşcakalın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*