Sistemler, Oyunlar ve Oyuncular

Yeni anayasa başta olmak üzere oldukça yoğun yönetim sistemi üzerine tartışmaların yapıldığı bir dönemdeyiz. Başkanlık sistemi üzerinden sürdürülen bu tartışmalarda herkes önceki tartışmalarda olduğu gibi ‘bulunduğu zemin’ üzerinden konuya bakıyor. Yönetim ve sistemeler üzerinde titiz bir şekilde yapılmış çalışmaların pek itibar görmediği ülkemizde, konjonktürel, günü kurtaran fikirler, medyatik yaklaşımlarında etkisi ile müşteri patlaması yaşıyor. Yeni Büyükşehir Belediyeleri kurulması sürecinde gördük. Uyarılar dikkate alınmadan oldubittiye getirilen sistemin daha iki yıl geçmeden değişeceği ve belki de geriye dönüş olacağı söyleniyor. Bekleyip göreceğiz. Sistem üzerine farklı bir bakış açısıyla olayı değerlendiren bir yazıya yer vereceğim bugün. Milli Gazete’den İbrahim Veli “Oyuncuları Değiştirenlerin Yeni Oyunu” başlıklı yazısında birazda başkanlık sistemi üzerinden çok ciddi eleştiriler getiriyor. Yeni oyuna dikkat çekiyor. Birlikte okuyalım.

Hatanın kabul edilmesi erdemdir. Bu erdemi sergilemek yerine yeni bir oyun peşinde koşmak yeni çıkmazları artırmak olacaktır. Öncelikle kötüye gidiş olduğunu kabul etmek gerekiyor. Suçlu aramak adına değil, iyiye gitmek adına bunu yapmak zorundayız. Kötüye gidiyoruz çünkü kötünün iyisi kötüye götürür. Her gün şehit haberleri duymak, her gün şehit cenazelerine iştirak etmek bunun ispatı değil mi? Buna engel olamamak acziyetin göstergesi değil mi? Prensip olarak kimse “Başbakanlık Sistemi”ne karşı olmaz, “yeni anayasa” olmasın demez! Ancak, nasıl bir başkanlık sistemi istenildiği açıklanmadan halkı buna sürüklemek yersizdir. Ayrıca yapılacak yeni anayasanın bütün sorunları halledecekmiş gibi bir hava ile sunulması da yanlıştır. Terörü bitirmek istediler, 6 milyon işsize iş buldular da anayasa mı engel oldu? Üretim seferberliği başlatmak, suç oranlarını düşürmek için başkanlık sistemi şart mıdır? Elbette değil, şart olan sadece çözme niyeti taşımaktır. Gerçek niyetler ortaya konmadan, gerçek sorunlar tespit edilemez ve gerçek çözümler de üretilemez.

2000 yılı başında sistemin yeni oyuncuları olanlar eskidiklerinin ve değiştirileceklerinin farkına vardıkları için sisteme taş atmaya başlaması aymazlıktır. Sistemi besleyen kendileri olduğu halde, Libya, Mısır, Suriye bölünürken iktidarda oldukları halde şimdi “son kale Türkiye” edebiyatı yapmaları da samimiyetsizliktir. Evet, Türkiye son kaledir ama bunun teminatı sistemin oyuncuları değil, sistemin mağdurlarıdır. 80 milyonun çoğunluğunu mağdur eden bir sistemden “başkanlık” ya da “yeni anayasa” ile değil, yeni bir zihniyetle kurtulabiliriz. Eski oyuncular gölge etmesin başka ihsan istemez!

Adı ne olursa olsun, destekçisi kim olursa olsun sistemi değiştirmeden oyuncuları değiştirmeye kalkanların oyununu boşa çıkaracak bir hamle içinde olmak gerekiyor. Bunun için de bu bozuk sistemi ayakta tutan çarkın bir dişlisi olmamak gerekiyor! Sadece bunun farkına varsak, müeyyide oluştursak ve model bir çalışma ortaya koysak bile yeter! Çünkü mevcut sistem game over, çünkü sokma akıl sekiz adım gider!

Kadro değişikliğinin sistem değişikliği olmadığının anlaşılması geç de olsa güzel! İşiyle ilgilenmek yerine kişiyle ilgilenenler girdikleri çıkmazın farkına vardı ancak aklı değil zekâyı kullandıkları için yeni bir kurnazlık peşinde olmaları düşündürücüdür. Bu kurnazlığın adı ister “başkanlık” olsun, ister “yeni anayasa” olsun çıkmazdan çıkışı sağlayamaz. Çünkü önce çıkmaza neden girildiği sorgulanmalıdır! Oyuncuları değiştirenlerin yeni oyuncu bulamadığı için giriştikleri yeni oyun görülmelidir. Bu ülkenin yönetimini “saf”lara bırakmayacak kadar saf düşünebilenler safları sıklaştırsın”.

Yeni yazılarda tekrar buluşuncaya kadar sağlıklı, huzurlu ve mutlu kalın, hoşcakalın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*