Gündem Belirleme Sürecinde Medya Etkisi

Bir konu ile alakalı halkın genel düşüncesine “kamuoyu” ya da “halkoyu” denilmektedir. Kamuoyu kavramı, tarihte ilk defa İngilizler tarafından, 1741’de halkın düşüncesi, kamunun düşüncesi olarak kullanılmıştır. Fransızlar ilk defa Rousseau ile kullanmıştır. Başka kaynaklarda ise ilk defa 1588 tarihinde Montaigne tarafından kullanıldığı belirtilmektedir.
Gündem belirleme sürecinin ilk önemli adımı kamuoyu oluşturma olarak dikkat çeker. Latince “publicus” ve “opinion” sözcüklerinden türetilmiştir. Kamuoyu oluşturma iletişim ve siyaset bilimi alanlarında, medyanın rolü sorgulanırken kullanılmaya başlanmıştır. Kamuoyu oluşturmak, bir düşünceyi yaygınlaştırmak ve halkın dikkatini o düşünceye yöneltmek anlamına gelmektedir. Bu bağlamda kamuoyu oluşturmadaki baş aktörlerden biri medyadır. Medya aracılığıyla kamuoyu oluşturulması aslında adalet ile yönetilen özgür toplumlarda görülmez. Adil yönetilen toplumlarda kamuoyu serbestçe oluşmaktadır, aksi halde ise bazı güçler tarafından oluşturulmaktadır.
Sağlıklı kamuoyu oluşması için, özgür iletişim ortamına bağlı olarak bireylerin doğru haber almaları gerekmektedir. Alınan bilgilerin duygulardan ve çıkar sağlama umudundan uzak, sağlam kaynaklara dayalı, akılla değerlendirilmiş olması gerekmektedir. Medya etkilerinin tarihine dönük araştırmalar arasında kamuoyu kavramına en çok vurguda bulunan yaklaşımlardan biri gündem belirlemedir. Medyanın sınırlı etkilere sahip olduğu görüşünün hâkim olduğu dönemde geliştirilen gündem belirleme kuramı, bu görüşe bir karşı çıkış anlamına gelmektedir. Kuram, medyanın etkilerinin en azından farkındalık oluşturma anlamında bilişsel düzeyde geçerli olduğunu vurgulamaktadır. Kuramın fikir babası Walter Lippmann’dır; 1922’de yayınlanan “Kamuoyu” eserinde, “dışımızdaki dünya” ve “kafamızdaki resimler” diye iki kavram kullanmıştır. Lippmann ayrıca zihnimizdeki resmettiğimiz dünyadan bahsederken, iki kaynaktan beslendiğimizi anlatır; birincisi, yaşam pratiklerimiz yani kendi yaşadığımız ve deneyimlediğimiz olaylar, ikincisi ise kitle iletişim araçlarının (Medya) bizlere aktardığı bilgilerdir.
Gündem belirleme süreci bağlamında, bu alanındaki çalışmaları sistematik olarak bir araya getiren Rogers ve Dearing; medya gündeminin kamu gündemini belirlediğini, bu süreçten de bir şekilde siyasal gündemin etkilendiğini bir model çerçevesinde ortaya koymuştur. Buradaki siyasal gündem ya da siyaset gündemi, siyaset adamlarının, hükümetlerin, meclislerin gündemi şeklinde tanımlanmıştır. Gündem belirleme süreci bir konunun medya gündeminde yer alması ile başlar. Konuya medya gündeminde verilen önem derecesine bağlı olarak, kamu gündeminde de konunun önemine ilişkin algı şekillenir.
Medya gündemini belirleyen unsurlar Shoemaker ve Reese tarafından etki kaynağına ve medya içerikleri üzerindeki etkilerine göre beş ayrı düzeyde tanımlanır;
Bunların ilki, bireysel etkiler düzeyi denilen medya çalışanlarından kaynaklanan etkilerdir. Medya çalışanlarının kişisel özellikleri, tutumları, değerleri, inançları, etnik kökenleri, mesleki birikimleri ve rollerini kapsar. İkincisi, medya rutinleri denilen çalışma düzeninden kaynaklanan etkilerdir. Sosyolojik yaklaşım çerçevesinde incelenen ve yayın periyodu, zaman kısıtlılığı, yer sınırlılığı, haber yazım kuralları, haber değeri, objektiflik ve haber kaynağına olan bağlılıktan doğan etkiler tanımlanır. Üçüncüsü, kurumsal amaçlardan kaynaklanan etkilerdir. Genel olarak kurumsal ve ekonomi politik yaklaşım olarak ikiye ayrılır. İlk olarak kurumsal yapı gibi görerek, hiyerarşiye teslim ve ekonomik çıkarlar gözetilerek yapılır. İkincisi ise medya gündemini asıl belirleyen unsurun ekonomik çıkarlar olmasıdır. Dördüncüsü, kurum dışından gelen etkilerdir ve daha çok haber kaynakları anlamında baskı gruplarının belirli bir içerik için yürüttükleri lobi faaliyetlerinin medyada yer alabilmek için olaylar oluşturmalarının ve yasal anlamda hükümetin baskılarının doğurduğu türdeki etkiler bu grupta toplanmaktadır. Sonuncusu ise, ideolojik eğilimlerin etkileridir. İdeolojik eğilimler ya da kitle iletişim aracının herhangi bir ideolojiye olan yakınlığının doğurduğu etkiler tüm diğer unsurların üzerinde yer alır. Diğer bir deyişle medya içerikleri üzerinde temel belirleyici olarak ideoloji en tepeye konulmaktadır. Medya çalışanları ile ideolojinin oluşturduğu beş maddeden oluşan gündem belirleme unsurlarına “Etkiler Hiyerarşisi” denir.
Medya gündemini etkileyen diğer bazı özel unsurlar da şu şekildedir. Medya kanallarının algı yönetimi ile popüler iş adamı, yönetici ya da siyasilerin ağzından çıkan sözlerin gündem olması. Bir grup ya da bireyin önemli bir konuyu kamu gündemine sokarak, “konu teklifçiliği” olarak adlandırılan yöntem ile gündem oluşturması. “Medya savunuculuğu” olarak bilinen ve herhangi bir medya kuruluşunun bir konuyu ele alarak gündem oluşturmaya çalışması. 11 Eylül, Arap baharı gibi örneklerde olduğu gibi, ateşleyici olayların doğal olarak gündem oluşturmadaki etkileri. Medya gündemini sermaye gücünü elinde bulunduran küresel şirketlerin halkla ilişkiler uzmanlarının sipariş haberlerinin oluşturması ki, mesela Amerika’da 130 bin muhabire karşı 150 bin halkla ilişkiler uzmanı bulunmaktadır. Haber merkezlerine akan haberlerin %40’ı halkla ilişkiler uzmanlarınca gönderilmektedir, bu da medya gündeminin belirlenmesi noktasında sermayenin ne anlam ifade ettiğine önemli bir örnektir. Kitle iletişim araçları arası etkileşimin etkisi. New York Times bu başlığa örnek olabilir. New York Times bir konuyu ele alırsa bilinmelidir ki ertesi günü tüm manşetler bu bağlamda şekillenecektir. Son olarak, gerçek yaşam göstergelerinin etkisi. Örneğin, ülke genelindeki boşanma oranları, zararlı madde kullanım yaşı gibi olaylardır, fakat medya daha çok popüler yada yukarıda bahsettiğimiz etkilerden kaynaklanan olayları gündeme getirmek mecburiyetinde olduğundan dolayı bu madde genelde kendine medya kanallarında çok az yer bulabilir.
Tüm bu bilgilerin bir değer kazanması, bir anlam ifade etmesi ve faydaya dönüşmesi için bilinmesi gerekenler ise şunlardır: Amerikan başkanlarından Roosevelt’in “siyasette tesadüflere yer yoktur, eğer bir yerde bir olay vuku buluyorsa mutlaka önceden planlanmıştır!” sözü doğru ama eksiktir, çünkü medyada da tesadüflere yer yoktur. Gündem belirleme süreci medyada yer alan haberlerin büyük ölçüde önceden planlandığını göstermektedir. Sadece medyanın gücünü konuşmak yeterli değildir ve belki de asıl konuşulması gereken siyaset ve sermaye gücünün medyasıdır. Yoksa bize dünya üzerinde oynanan olayları daha anlamadan unuttururlar. Örneğin, Irak’a kitle imha silahları var diye girip milyonlarca Müslümanı katleden, yerinden, yurdundan, ailesinden eden, yıllarca hapishanelerde süründüren ve akıl almaz işkenceler uygulayan vahşi batının, işgal sonrası, “kitle imha silahı yokmuş, yanılmışız!” ifadesini değerlendirmeye bile alamazsınız. Yani, medyanın doğal olarak ekonomi ve siyasetle yakından alakası vardır. Eğer bu alakayı göremez ya da kuramazsanız, kendinizi milyonlarca algı yönetimi mağdurundan biri olarak sayabilirsiniz.
Eğer, küresel siyaset, sermaye ve medya organizasyonları bağlamında, medyanın etkisini, gücünü, zihinsel algı operasyonlarını göremezseniz, kendinizi zalimin yanında, mazlumun karşısında olduğunuz halde, zalimlerle dost, mazlumlara düşman olarak bulursunuz fakat siz bunu bilmezsiniz…

Fatih Yılmaz (Anadolu Gençlik Dergisinde Yayınlanmıştır.)

Yazının Orjinal Bağlantı Adresi: http://www.anadolugenclik.com.tr/gundem-belirleme-surecinde-medya-etkisi-19

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*