BALKAN BOZGUNUNDAN CİHAN SAVAŞINA
Avrupa’nın sanayileşmiş ülkeleri Dünyadaki Sömürge paylaşımında birbirlerine rakip olmaya başladılar. İngilizler ve Fransızlar erken davranmışlar; Amerika, Afrika, yeni Zelanda ve Avustralya’da Sömürge İmparatorluğunu kurmuşlar.
Fransa ve İtalya savunmasız Afrika’yı paylaştılar.
İspanya ve Portekiz Güney Amerika’yı katliamlarla soydular. Şimdi Tamamı da İspanyolca konuşan sömürge devletlerini kurdular. Sıcak denizlere hakim olmak isteyen Rusya’nın önündeki engel Osmanlı devletiydi.
Almanlar Baltık Denizinden Basra Körfezi ekseninde kuracakları bir egemenlikle Akdeniz üzerinden ve Hint Okyanusuna çıkmak istiyordu.
Bu yüzden Osmanlı kuvvetlerini yanına almak zorundaydı. Osmanlı Almanlar için bir hayat sahası bir ulaşım köprüsü idi. İngilizler ise sömürgelerin paylaşımında buna tahammül edemiyordu.
Petrol yükselen sanayinin enerji kaynağıydı.
Sıra Osmanlı Devletinin Petrol zengini coğrafyasını talan etmeye gelmişti. Avrupalının gözünde Osmanlı bir Hasta Adamdı. Önce davranan Osmanlının Mirasına konacaktı.
Avrupa Ülkeleri arasında siyasi, iktisadi ve askeri mücadele başladı. Başta İngilizler, Fransızlar, Ruslar, İtalyanlar ve Almanlar Yeraltı ve yerüstü kaynaklarıyla ve görünen zenginlikleriyle cazibe merkezi olan ve Müslümanların yaşadığı coğrafyaya göz diktiler.
Sömürgeci Avrupalılar hızla silahlanmaya başladılar.
Denizlerde ahşap kadırgaların yerini zırhlı Kruvazörler, torpidolar, karada piyade tüfeklerinden başka kısa zamanda çok mermi sıkan makinalı tüfekler, mitralyözler ve tanklar geliştiriliyordu.
Denizaltı, zehirli gaz ve uçak keşif ve bombalamada kullanılıyordu.
Osmanlı sanayi devriminde geç kalmıştı. İngiliz ve Fransızların Haçlı dayanışması ve Rusya’nın da Panislavizm desteğiyle Balkanlardaki dört asırlık varlığımızı kaybetmiştik.
Dışarda düşman, içerde işbirlikçileriyle Osmanlı Emperyalistlerin gözünde ölümü bekleyen bir Hasta adamdı.
Gıyaben topraklarımız da paylaşılmıştı.
Bu noktadan Sömürgeci Devletler iki kampa ayrılmıştı.
İngilter, Fransa ve Rusya çıkarları için uyumlu şekilde uzlaşıp anlaşarak İTİLAF Devletlerini oluşturdular.
Bunların karşısında Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve İtalya birleşerek İTTİFAK Devletleri alternatifini kurdular.
Silahlamayı hızlandırdılar. Birbirlerine saldırmak için sebep veya fırsat aradılar. Osmanlı Devleti tarafsız kalmak istiyordu.
1912 de Avrupalılar milliyetçilik akımını kullanarak, Panislavizm ve Pancermenizm’le Balkan savaşını başlattılar. Balkan bozgunu yalnız Türk Tarihinin değil İslam Tarihinin de en büyük bozgunu olmuştur bizim için. Dört asır birlikte yaşadığımız Sırbistan, Bulgaristan, Yunanistan ve Karadağ bizden koparıldı.
Müslümanlar için tehcir başladı.
SAVAŞ SEBEBİ
Birinci Dünya Savaşının pimi Saraybosna’da çekildi.
28 Haziran 1914 günü Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun Veliaht’ı ve hamile eşi Saraybosna’da bir köprü üzerinde sırp milliyetçisi bir genç tarafından tabancayla vurularak öldürüldü. Hazırlığını yapan Avusturya Ordusu tam bir ay sonra 28 temmuz 1914 günü Sırbistana saldırdı.
Almanya 1 Ağustosta Rusya, 3 Ağustosta Fransa ve 4 Ağustosta da Belçikaya Harp ilan etti. İngiltere de 4 Ağustosta Almanyaya karşı Harp ilan etti.
Avrupa Yakasında savaş başlamıştı.
Önce Almanya bir hamleyle Belçikayı işgal etti. Fransa üzerine geniş bir cepheyle yürüdü. Avrupanın doğusu- batısı ve Balkanlarda hızlandı. Hatta açık denizlerde, Asya ve Afrika sömürgelerinde savaş başlamıştı.
Fransa bütün gücüyle üzerine gelen Alman baskısını hafifletmek için Rusyayı yardıma çağırdı. Rus ordusu harekete geçti. 20 Ağustos 1914 günü Çekya ve Polonya üzerinden sınırları aşıp Almanlara saldırdı.
Alman 8. Ordusu Vistül Nehrinin gerisine çekilmek zorunda kaldı. Fransa rahatladı. Fakat yönünü Ruslara çeviren Almanlar bir hafta sonra 26 Ağustos 1914 Tannenberg-Çamdağı Meydan muharebesinde Ruslar büyük kayba uğradılar. Tannenberg savaşı Almanların zaferiyle sonuçlandı.
Fakat Avusturya-Macaristan ordusunun 29 Kasım 1914 te işgal ettikleri Belgradı Rusların desteklediği Sırplara 15 gün sonra geri bırakmak zorunda kaldılar.
OSMANLI DEVLETİ SAVAŞIN DIŞINDA
Osmanlılar savaşın dışında ve Tarafsız kalmak niyetindeydi. Fakat devletin başında artık Kuvvet Dengelerini ustaca kullanarak ülkeyi ayakta tutan Abdulhamid Han yoktu. İktidarda Onu beş yıl önce görevden azleden Jön Türklerin oluşturduğu Emperyalistlerin kuklası olan İTTİHAT ve TERAKKİ vardı. Bunlar Balkan Bozgununun sabıkalısıydı.
Almanların Rusyaya savaş ilan edişinin ikinci günü 2 Ağustos 1914 Osmanlılarla Almanlar arasında İstanbulda İTTİFAK anlaşması imzalandı. Aynı gün Osmanlı Vatanında Seferberlik- Cihadı Mukaddes ilan edildi.
OSMANLI DEVLETİNİN SAVAŞA GİRİŞİ
Tarih 10 Ağustos 1914.
Atlas Okyanusuna açılan Cebeli Tarık Boğazı ve Hint Okyanusuna Kızıldeniz üzerinden ulaşılan Süveyş Kanalını tutan Denizlerin yenilmez armadası olarak da şöhret bulan İngiliz Donanmasının önünden kaçan iki Alman zırhlısı Çanakkale Boğazı önlerine gelir. Peşinden İngilizler bu Alman Harp gemilerini tahrip edip batırmak için yaklaşmaktadır. Almanların acil talebi üzerine Çanakkale Orduları Başkumandan Vekili ve Damad-ı Şehriyari Enver Paşadan Mustahkem Mevki Komutanlığına bir telgraf gelir. “Alman Harp gemilerinin bekletilmeden içeri alınması talimatını verdi.
Goebeln ve Breslau gemileri hızla geçerek Marmaraya açıldılar.
İstanbula ulaşan bu gemilerin Uluslararası anlaşmalara göre Osmanlı karasuları dışına çıkması gerekiyordu. Yahut da silahtan arındırılarak enterne edilecekti. Tecrit edilecekti.
Problem büyümeden çözülmeliydi. Osmanlı devleti bu iki gemiyi satın aldığını bildirdi. İsimleri de Yavuz ve Midilli olarak değiştirildiği ilan edildi. Direklerine de Osmanlı bayrağı çekildi.
Sorun zahiren çözülmüştü. Buraya kadar iyi idi.
“ KARADENİZ BASKINI”
Fakat 27 Ekim 1914 günü Alman Amiral komutasında Karadenize açılan ve başında Yavuz ve Midillini bulunduğu bir Osmanlı filosu Rusya’nın Odesa ve Sivastopol limanlarını ve şehirlerini bombaladı. Ruslara ait Harp ve ticaret gemilerini batırdı.
Bu olay tarihte “Karadeniz Baskını” olarak kaydedildi.
Almanların bu emrivakisi oldu-bitti’si ile tarafsızlığını kaybetmekle kalmadı doğrudan Birinci Dünya Savaşına katılmış oldu.
Osmanlının Doğuda Kafkasyada Ruslarla, İngilizlerle de Filistin cephesinde İtilaf güçlerini oyalaması Almanlara nefes aldıracaktı, yüklerini hafifletecekti. Bununla Almanların Avrupa cephelerinde zafere yürümesini sağlayacaktı.
Üstelik Almanya Osmanlı sayesinde Basra üzerinden Hint Okyanusuna açılarak İngiliz ve Fransızların Sömürge Alanlarını daraltacaktı.
Bu baskın üzerine Rusya 2 Kasım 1914 Osmanlı Devletine karşı Harp ilan etti.
Rusya’nın buna tepkisi Kafkasya üzerinden Osmanlı topraklarına hücum etmek oldu.
Dışarda kalan İngiliz zırhlıları Boğaz girişini kuşatarak ablukaya aldılar. Önce Dış Tabyaları bombaladılar. Ertuğrul ve Kumkale tabyalarından İngilkiz Harp gemilerine mukabil top atışları oldu. Aynı gün İngiliz Kruvazörleri Osmanlının İzmir ve Akabe limanlarını bombaladılar.
9 Kasım 1914 Köprüköy savaşını kaybeden Ruslar kendi sınırlarına kadar çekildiler.
22 Aralık 1914’ten 15 Ocak 1915’e kadar iki ay içinde hazırlıksız başlatılan SARIKAMIŞ Taarruzu Osmanlılar için bir felaketle sonlandı. 60 bin Osmanlı askeri donarak şehit olmuştu.
4.Osmanlı Ordusu Filistinde BİRUSSEB’A’dan Süveyş Kanalına doğru İngilizlere karşı yürüdüler.
3 Şubat 1915 ile 15 Şubat 1915 arası Kanalda kayıplar vererek ricat ettiler, geri Birusseb’a ‘ya çekildiler.
Almanya ve Avusturya Ordularının Fransız ve İngilizlere açtığı Avrupa cephesinde yaşadıkları baskıyı azaltmak-hafifletmek için savaşı uzatması gerekmektedir. Oysa Osmanlının Sarıkamış ve Kanal muharebeleri çok asker kaybıyla neticesiz kalmıştı.
İNGİLİZLERİN BOĞAZ HARBİ PROJESİ
İngiliz Savaş Kabinesi Çanakkale’yi denizden zorlamak kararı alıyordu.
İngiliz donanması Çanakkale Boğazını kuşattı. Boğaza giriş-çıkışları kontrol altına aldı. Bunun üzerine Osmanlı Devleti de bütün ticaret gemilerine boğaz trafiğini yasakladı. Bu karara karşı İngiliz donanması Boğaz tahkimatını ağır top ateşine tutarak tepkisini gösterdi.
“Çanakkale Boğazı geçilecek ve Osmanlı Başkenti İstanbul işgal edilecek. Böylece İtilaf devletlerine karşı çarpışan bütün Osmanlı cepheleri susturulacak ve Rusya’ya gerekli takviye yardım yapılacak ve nihayetinde Almanlar teslime zorlanacaktır.”
Boğaz Harbi Projesi hemen uygulanmaya başlandı.
19 Şubat 1915 Çanakkale Boğazını koruyan Dış tabyalardan Ertuğrul, Seddulbahir, Kumkale ve Orhaniye Tabyaları hedef gözeterek topa tutuldu. Top mermilerinin isabet ettiği zeminde dört metre derinliğinde çukur açılırken toprak sütun halinde on metre, yirmi metre havaya yükseliyordu.
Tam bir ay boyunca Boğaza yerleşen İngiliz ve Fransız Harp gemilerinden tahrip gücü yüksek olan top gülleleriyle Tabyalar, siperler ve mayın döşeyen teknelerimiz isabet alıyordu. Her bombardımandan sonra 3-5 şehidimiz oluyordu. Mukabil atışlarımızla İngiliz ve Fransızlara da kayıp verdiriyorduk.
Biz azim ve imanla direniyorduk. Çünkü biz vatanımızı işgale gelenlerden korumak için çarpışıyorduk. Haklı insanların gayretiyle gece-gündüz demeden çalışıyorduk. İngiliz ve Fransızlar sömürgelerden topladıkları paralı askerlerle bizi öldürme pahasına vatanımızı işgal etmek için geliyorlardı.
Bazı haftalar her gün bazen de ara vererek uzun menzilli toplarıyla ateş açtıktan sonra boğaz girişindeki geniş Karanlık limanda bir manevra yaparak geri çekiliyorlardı. Keşifler yapıyor ve Osmanlının gücünü ve maharetini test ediyorlardı.
İngiliz ve Fransızlar boğazın iki tarafına mevzilenmiş hiç ummadıkları kadar sert bir düşman karşısındaydılar. Kıyamet Savaşı dedikleri nihai boğuşmaya girmeden önce çok müzakere yaptılar. Bazen kendi aralarında restleştiler.
Fransa Avrupa cephesinde Almanlara karşı kara savaşı verirken Çanakkale Boğaz Harbi için ilave olarak kuvvet ve lojistik gönderemeyeceğini vurguluyordu.
OSMANLI SULARA MAYIN DÖŞÜYOR
Boğazda alan savunması doğrudan sulara dökülen Mayın hatlarıyla mümkün olacaktı. Mayınlar da toplamaya gelen İngiliz Mayın teknelerine karşı yamaçlara yerleştirilen hareketli sahra toplarıyla ve bataryalarla sağlanıyordu.
Mayın döşeme çalışmaları Seferberlik ilanının yapıldığı 3 Ağustos 1914 ‘ten itibaren Boğaz sularında tasarlanıp belirlenen hatlar üzerinde oluşturuldu. Mayın döşeme planı yapıldı.
Şüphesiz en uygun mekan Boğazın en dar geçidi olan Kilitbahir ile halkın meskun olduğu Çanakkale şehir yerleşim sahası olacaktır.
Tedbir olarak Boğaz girişindeki Kepez Burnu önlerinden Şehrin rıhtımına kadar döşendi.
Boğazda akıntı Marmaradan Eğe Denizine doğrudur. İngilizlerin bizim döşediğimiz Mayınları toplamaya gelen teknelerin hızı burada kesilmektedir.
Boğazın en dar yeri Çanakkale şehir limanı ile Kilitbahir arasıdır.
Ancak İngiliz muhriplerinin öncülüğünde Denizden Osmanlı tabyalarına ilk saldırının yapıldığı 19 Şubat 1915 tarihine kadar Çanakkale Boğazının geniş ve dar bölgelerinde önceden hazırlanan 9 sıra Mayın Hattı döşenmişti.
Mayın Hatları arasında da 40-45 metre aralık-mesafe vardı.
Dışardan veya bir güverteden bakıldığı zaman görülmesi, farkedilmesi çok zordu. Deniz yüzeyinden 4-5 metre derinlikte konuşlandırılıyordu. Yalnız Dar alanda 2.5 metre derinlikteydi. Hepsi de birbirine değmeyecek-temas etmeyecek, güvenli şekilde yerleştirildiler.
Bütün dikkat ve ihtimama rağmen Mayın Döşeme çalışmaları sırasında bazı mayınlar patlıyor-infilak ediyor, bazıları da akıntı sebebiyle Eğe denizine doğru sürüklenip düşman gemileri üzerine doğru sürüklenip gidiyordu. İşlevi kayboluyor yeri boşalıyordu.
Mayın döşeme işleri hayatiydi ve Müstahkem mevki Komutanlarından Binbaşı Nazmi Beyin bilgi ve yetkisiyle bizzat Onun gözetiminde gerçekleştiriliyordu.
BUGÜN SİHA DÜN MAYINDI
Bugün otuz yıldır esir Karabağı Hürriyetine kavuşturan ve kırk yıllık terör belasını ininde vuran Siha neyse dün Çanakkale Boğazına ustalıkla döşediğimiz su altı Mayın en güçlü silahımız oldu.
Bazı mayınlar fırtınalarla yerlerinden koparak Adalar denizine savrulmuşlar. Çarpılıp havaya uçma riskini göze alarak bizim Mayın tarama teknelerimizle çoğu su üzerinden toplanmış ve tekrar kendi Mayın hattına yerleştirilmişler. Bazı günler de İngiliz Muhriplerinin üzerine doğru Mayınlar güçlü akıntıya bırakılmışlar. Çarptıkları kruvazörlerde hasar meydana getirmişler. Bu amaçla 13 serseri mayın silah olarak düşman teknelerine karşı akıntıya bırakılmış.
NUSRET’İN KARANLIK LİMAN HAREKATI
Muhasara altındaki Boğazda dört ay boyunca süren kuşatma boyunca çarpışmalar gün aşırı sürüp geldi. İki taraftan da kayıplar oluyordu. Bizim 18 Mart Kıyamet Savaşına kadar 223 şehidimiz oldu. Bir bu kadar da yaralımız vardı. İngilizlerden 130 ölü vardı, o kadar da yaralı.
İngiliz ve Fransızların bize karşı yaptıkları 18 MART Büyük Deniz Savaşından sadece on gün önce Nusret Mayın tarama-döşeme Gemimizle tarihi öneme haiz bir harekat gerçekleştirdik. Bizim karadan Işıldaklarımız, denizi ve Tabyalarımızı gözleyen düşman gemilerinin Projektörlerine karşı olduğu saatlerde Anadolu yakasındaki Karanlık Limana 26 tane Osmanlı Mayını döşemişlerdi.
Ertesi gün İngilizler Deniz ve hava keşiflerini yaptıkları halde bir gün önce döşenen Mayınları görememiş ve bulamamışlardı.
18 Mart 2015 Perşembe günü, şöhreti Yenilmez Armadaya çıkan İngiliz ve Fransız Donanmaları Çanakkale tabyalarını ağır bir bombardımanın ardından
Boğaz’a yüklendiler. Yüzyılın en büyük Deniz Savaşı Başlamıştı.
Aralıklarla İngiliz ve Fransız Filoları üstün ateş gücüyle Osmanlı Tabyalarını topa tutuyorlardı. Anadolu ve Rumeli yakasındaki Mecidiye, Namazgah, Mesudiye ve Ertuğrul Tabyalarından hedef gözeterek zırhlıların üzerine mukabil ateş açıldı.
Almanlardan Bulgaristan üzerinden silah ve cephane desteği alıyorduk. İki ayrı topçu tugayımız Boğazın iki yanında mevzilenmişti. Bizim gücümüz orta menzilli toplar ve Boğaz sularına 11 Hat üzerine döşediğimiz Mayınlardı. Hamidiye Yıldız ve Mesudiye Tabyaları çevresindeki siperlere yerleşen 3. Kolordunun kahraman neferleri yani şehit ve gazi adayı Mehmetçikler.
İtilaf Kuvvetleri ise İngiliz ve Fransız armadasının seçme zırhlılarından oluşan bir Yüzer Orduydu. Osmanlı Ordusundan çok daha güçlüydü. 74 Harp gemisi, 13 Denizaltı, 8 uçak, 40 adet muhrip ve Mayın tarama gemisi ve profesyonel eğitimli bir bahriye gücü.
Nusret Mayın Gemisinin Karanlık Limana döşediği Mayınlar Çanakkale Deniz Savaşının kaderini değiştirecekti.
Fransız Kaptan kendinden emin şekilde Boğaza girdikten bir saat sonra Nusretin bir mayınına çarpan Fransız Filosundan BOUVET Zırhlısı 639 kişilik asker-subay ve mürettebatıyla Boğazın soğuk sularına gömüldüler. Arkasından diğer bir mayın infilak ederken Ocean zırhlısı ve peşinden HMS İrresistible zırhlıları sulara gömüldüler. Amiral gemisi Kuin Elizabeth yedi top mermisinin isabetiyle vuruldu. Ayrıca dört zırhlı daha mayınlardan aldığı yaralarla savaş dışı kaldılar. Batmamak için hızla boğazı terk edip Bozcaada sahilinde karaya oturdular.
18 Mart Kıyamet Savaşında üç tabyamız tahrip olmuştu. 79 şehidimiz vardı. Ağır ve hafif 200 yaralımıza Hilali Ahmer sahip çıkmıştı. Sargı yerindeki revirlere ve hazırladıkları Sahra Hastanelerine götürülüp tedavi altına alındılar.
Yıllar boyunca Haçlılar için açık bir bozgun olan “Boğaz Harbi” savaşa katılan komutanlar ve devlet adamları tarafından itiraf ediliyor.
İngiliz General Oglander’in yayınladığı “Çanakkale – Gelibolu Askeri Harekatı”adlı eserinde şöyle anlatır “Uygun şekilde başlattığımız Boğaza Hücum Harekat günü Meçhul Mayın Hattının olağanüstü ve ortalığı kırıp geçiren başarısı yüzünden tam bir başarısızlıkla sona erdi. Bu yirmi altı mayının Savaşın seyri üzerindeki etkisi ölçülemez.”
Yine savaşa katılan diğer bir İngiliz Generali olan Colyan Corbet “Deniz Harekatı”eserinde “Uğradığımız Felaketin asıl sebebi keşif ve araştırmalarımızdan sonra başladı.
Gerçek şu ki, Harekatımızdan on gün önce 8 Mart gecesi Türkler haberimiz olmadan Erenköy koyundaki Karanlık Limana ve kıyıya paralel olarak 26 mayını çıplak gözle görülemeyecek şekilde ustaca döşemişler. Bizim Keşif gemilerimiz ve Mayın toplayan teknelerimiz aramalarında bunları görememiş ve rastlayamamışlar.
Türkler bu Mayınları özel şekilde bizim manevra sahamıza yerleştirmişler. Gösterdiğimiz bütün ihtiyata ve dikkate rağmen Türkler o gün baş döndürücü bir zafer kazandılar.”
İngiliz Bahriye Nazırı Çörçil bizim Çanakkale Zaferimizden çok sonra 1930 Revu de Paris dergisine verdiği beyanat şöyle bitiyor: “Birinci Dünya harbinde binlerce insanın ölmesine ve harbin bizim için ağır masraflara mal olmasında zırhlı ve savaş gemilerimizin batmasında asıl sebep, bir gece gizlice Boğaza döşenen o incecik demir halat ucunda sallanan yırmi altı Osmanlı Mayınıdır!”
Mecidiye Tabyasında görevli bir er olan Seyid Ali’den bu konuda söz etmek şart oluyor. Yoğun ateş altında kalan Rumeli mecidiye Tabyası dümdüz olmuştu. Cephaneliği havaya uçmuş ve on dört er şehit olmuştu. Erlerin On dördü yaralanmış. Bataryadan tek top ve Seyid Ali ile Niğdeli Ali sağlam kalabilmişti. Sırtına alarak ateş ettiği üç mermiden sonuncusu Tabyasını tahrip eden İngilizlerin Ocean zırhlısının dümen donanımına bağlı olan pervaneleri vurdu. Gemi yan yattı ve seyri kontrolden çıkınca Nusret gemisinin döktüğü mayınlardan birine çarptı ve tüm personeliyle birlikte sulara gömüldü. Çok hızlı gelişmişti olay. Savaştan sonra Seyid Ali’ye Onbaşı rütbesi verildi.
İtilaf Kuvvetleri 18 Mart bozgunuyla geri çekildiler. Büyük kayıplar vererek Denizden Boğazı geçemeyeceklerini gördüler.
KARA SAVAŞININ BAŞLAMASI
İngiliz Savaş Kabinesi Denizden ve Karadan ortak harekatla ancak başarılırsa Boğazdan geçilebileceği kanaatına vardı. Saros körfezine büyük miktarda kuvvet yığdı. Kara çıkartması başlayacaktı.
Deniz savaşı boyunca Mısırda eğitim alan Anzak askerleri dediğimiz Yeni Zelanda ve Avusturalyadan getirilen birlikler de 25 NİSAN 1925 günü ağır bir bombardımandan sonra Gelibolu Yarım adasının Adalar Denizine bakan ARIBURNU kıyısına çıkarıldılar.
Ancak bu ansızın yapılan çıkartma Osmanlı Ordusu 19. Tümen komutanı Yarbay Mustafa Kemal’in yönettiği kuvvetler tarafından Conk Bayırındaki çarpışmalarla geri püskürtüldüler. Ancak dar bir kıyı şeridinde kazdıkları siperlere sığındılar. Karşılıklı siper savaşları başladı.
SİPER SAVAŞLARI
Siper savaşları aralıksız dört ay devam etti. Nihayet 6 Ağustosta İngiliz kuvvetleri Anafartalar bölgesinden hücuma geçtiler. Mehmetçiğin direnişiyle çok kayıp vererek gerisingeri kıyıya kadar sürüldüler. Ağustosun son haftası yine İngilizlerin yaptığı İkinci Anafartalar taarruzu da sonuç vermeyince ilk çıktıkları kıyıda siperlerde mevzilendiler. Karşılıklı siper muharebeleri yılsonuna kadar sürdü. Askerimizin büyük fedakarlıkları sayesinde İngilizler Boğazı geçemeyeceklerini anladılar. Boğazı denizden ve karadan geçmeden İstanbul’u alamayacaklarını gördüler.
1915 Aralığın son haftasından itibaren Mehmetçiğin karşısındaki mevzilerini boşaltıp çekilmeye başladılar.
9 Ocak 1916 ‘da İngilizler bütün deniz ve kara ordusuyla Çanakkale’den çekilmişti.
Enver Paşa bütün sınır birliklerine aynı telgraf metniyle haberi veriyordu;
”Bugün Düşman kuvvetleri Çanakkaleyi Mağlup, Mahcup ve Mecruh olarak terk ettiler!”
Dipnotlar
1-Nusret gemisinin Kaptanı Tophaneli İsmail hakkı Bey idi. Müstahkem Mevki Mayın Gurup Komutanı Yüzbaşı Hafız Nazmi Bey ve Nusretin Çarkçıbaşısı da Ön Yüzbaşı Ali Yaşar Efendidir. Bu üç kahraman canları pahasına Orduyu Deniz Zaferine taşıyan hazırlığı yaptılar.
2-Tabya, Siper, mevzi ve Bataryalardan bahsediyoruz. Çoğu anlaşılıyor. Fakat TABYA anlatılmalı diye düşünüyoruz.
İçerisinde muharip asker bulunduran, cephanelik ve etrafı savunma mevzileriyle çevrili olan, Taş veya demirli betondan inşa edilen büyük kapalı mevzilerdir. Kale gibi müstahkem mevkilerdir. Boğazın Anadolu ve Rumeli yakası Tabyalarla tahkim edilmiştir.
Fatih Sultan Mehmet 1462 ‘ de Boğaz Güvenliği için Kilir Bahir’i yaptırdı. Oğlu Şehzade Mustafa da daha sonra Çanakkaleye adını vere Kale-i Sultani’yi yaptırdı. Yıllar boyunca sivil yerleşim alanlarıyla kuşatılan Kalei Sultani bir garnizon şehir halinde büyüdü. Adı, esnafının çanak-çömlek imali ve ticaretiyle tanındığı için Çanakkale’ye dönüştü. 2. Mahmut, Sultan Abdulmecit ve 2. Abdulhamit de Boğazın, başkent İstanbulun ve ülkemizin güvenliği için Tabya yaptırdılar. Bu Tabyaların başlıcaları; Mecidiye, Mesudiye, Hamidiye, Namazgah, Yıldız, Orhaniye, Seddülbahir ve Erenköy adıyla günümüze kadar geldi.
3- Çanakkale deniz savaşındaki mağlubiyeti hazmedemeyen İngiltere 29 mart 1915 günü Saros körfezine giren Agamemnon zırhlısı tarafından Gazi Süleyman Paşa türbesi ile yanındaki mescit bombalanarak tahrip edilmiştir. Balkan harbinde sırpların işgal ettiği Kosova’da Piriştina ile Pirizren arasındaki Meşhedi Hüdevendigara dokunulmamıştır. Hangi amaçla olursa olsun Sırpların bu davranışı sonraki yıllarda takdir ile karşılanmıştı. Buna mukabil İngiliz ordusu bu tavrı ile harp hukukunu ihlal etmiştir. Bu davranış daha mütecaviz ve adi tihniyetini göztermektedir.
20 Nisan 1915 de bu tarihi saldırı Osmanlı orduyu hümayunu başkomutanlık vekaleti tarafından protesto edilmiştir.
4- Deniz savaşının komutanların başında Esat Paşadır. Sonra Selahattin Adil Vehip Paşa ve Cevat Çobanlı paşadır. Kara savaşında Alman Gerneral Otto Liman von Sanders Enver Paşa ve Anafartalar da Anzaklara karşı çarpışan Yarbay Mustafa Kemal Paşadır.
Dr. Mehmet Sılay (Her Taraf Haber Sitesi)